içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

KAMU AHLAKI VE KUL HAKKI
KAMU AHLAKI VE KUL HAKKI
 
Toplum hâlinde yaşamanın insana sağladığı birtakım haklar ve yüklediği sorumluluklar vardır.
Bu haklara saygı göstermek ve sorumlulukları yerine getirmek herkesin ortak görevidir. Hak
denilince de korunması, gözetilmesi gereken değerler, kişi ve kamu hakları akla gelmektedir. Bu
haklara riayet edildiği ve sorumluluklar yerine getirildiği oranda toplumda huzur ve barış olur.
 
Nitekim günümüzdeki huzursuzlukların, kavga ve cinayetlerin, hatta savaşların, haklara saygı
gösterilmemesinden kaynaklandığı bilinen bir gerçektir. Bunun için yüce dinimiz İslâm, ırk,
cinsiyet ve inanç ayrımı yapmaksızın bütün insanların haklarını kutsal ve dokunulmaz kabul
etmiş, bu hakların ihlâline karşı maddî ve manevî birçok müeyyide getirmiştir.
 
Kişinin en önde gelen hakkı, yaşama hakkıdır. Bu hakka karşı işlenecek tecavüzler dinimizde
büyük günahlardan sayılmıştır.
(Nisa, 4/93.)
Unutulmamalıdır ki, insanların itibarını sarsıcı,
onurunu kırıcı sözler sarf etmek veya aynı anlama gelebilecek benzeri davranışlarda bulunmak
da kişilik hakkı olduğundan kul hakkı ihlali sayılmıştır. Bu bakımdan Kur'an'ın değişik
âyetlerinde iftira, gıybet, dedi-kodu, başkalarının özel hayatlarını ve gizli hâllerini araştırmak,
kötü lakap takmak, alay etmek gibi her türlü çirkin tavır ve davranışlar yasaklanmıştır.(Hucurât;49/11-12.)
 
Yüce Rabbimiz; “Birbirinizin mallarını haksız yere yemeyin”(Bakara, 2/188.)
buyurarak,insanların ölçü ve tartıda hile, hırsızlık, emanete hıyanet, rüşvet gibi gayr-i meşru yollarla
birbirlerinin mallarını yemelerini, haklarını gasp etmelerini yasaklamıştır. Bey’i muzdar yani
darda ve zorda kalanların mallarını piyasa değerinin çok altında satın almak, fahiş (piyasa
değerinin çok aşırı üzerinde ) fiyatla mal satmak, insan sağlığına zararlı mal üretmek ve
satmak, karaborsacılık yapmak, sahte para ve altın basmak haram kılınmıştır.
 
Kul hakkı ihlâline sebep olan ve İslâm’ın yasakladığı pek çok olumsuz davranış vardır: Cana
kıymak, zina etmek, insanların namus ve şereflerine leke sürmek, yalancı şahitlik yapmak,
aldatmak, hile yapmak, borcunu zamanında ödememek, yetim hakkı yemek, sövmek, dövmek,
yaralamak, çalmak gibi tavır ve davranışlar da kul hakkı ihlalidir.Müslüman bir kimseye kâfir,
münafık, fasık ve dinsiz demek çok ağır bir vebaldir. İnsanları fuhuş, uyuşturucu, içki,
hırsızlık ve sahtekârlık vb. gibi gayr-i İslami, gayr-i ahlakı ve gayr-i insani inanç, davranış ve
yaşam tarzına yönlendirmek ve zorlamakta yine kul hakkına giren büyük günahlardandır.
 
Tabiat Allah’ın bize bir emanetidir. Havayı, suyu ve toprağı kirletmek, anız yakmak, çevreye
zehirli atıkları bırakmak, yerlere tükürmek, sigara izmariti, kuru yemiş kabuğu ve benzeri
şeyleri yerlere atmak çevre ahlakı yönünden dikkat edilmesi gereken kurallardır. Çünkü çevre
insanların eşit seviyede hak sahibi olduğu değerlerdir. Sosyal hayatımızda kimseyi rahatsız
etmeden saygılı bir yaşam tarzımız olmalıdır. Trafik kurallarına uymamak, yüksek sesle müzik
dinleyip komşuları ve çevreyi rahatsız etmek, kirli elbise ve çoraplarla camiye gitmek de birer
kul hakkı ihlalidir. Kapalı alanda toplum ve aile içinde sigara içmek,hem kendi hem de toplum
sağlığını tehlikeye atmak sağlık yönünden dikkat edilmesi gereken önemli kul hakkı ihlalleridir.
 
Sıra ile iş ve işlem yapılan yerlerde sıraya uymamak, şahsi çıkarlar uğruna kamunun haklarını ihlal etmek, kamu malını zimmetine geçirmek, devlet malına zarar vermek, devlet malını israf etmek, vergi kaçırmak, kaçak elektrik, su ve doğal gaz kullanmak, görevi kötüye kullanmak,
hırsızlık yapmak, hak etmediği şekilde komisyon almak, kamu hizmeti verirken insanlar
arasında ayırım yapmak, adam kayırmak, rüşvet alıp vermek, görev vermede, işe almada, terfi,
ödüllendirme ve cezalandırmada, ehliyet, liyakat, adalet ve hakkaniyetle davranmamak gibi
her türlü olumsuz tavır ve davranışlar gerçek bir mü’minin asla yapmaması gereken hak ihlalleridir.
 
Kul hakkı ihlali olan bazı eylemler, kopya çekmek, soru çalmak, mirasta hakkına razı
olmamak, kız çocuklarının mirastan mahrum etmek, evli olduğu halde ölen babasının maaşını
almak için boşanmak, ihtiyacı olmadığı halde dilenip, resmi ve özel yerlerden yardım almak,
tescilli, markaları izinsiz taklit edip kullanmak, sigortasız işçi çalıştırıp, çalıştırdığı kişinin
ücretini tam vermemek, aldığı ücretin, maaşın hakkını vermeyip eksik iş ve hizmet yapmak
karşılaştığımız kul hakkı ihlallerdir. Zekât vermemek fakirin hakkını gasbetmek olduğundan en
ağır kul hakkı ihlalidir.
 
Babaların imkânı olup, herhangi bir mazereti ve rahatsızlığı olmadığı halde ailesinin geçimini
sağlamaması, onları ihmal edip, başkalarına muhtaç bırakması ailesine karşı bir haksızlıktır.
Aynı durum ebeveynlerini ihmal eden çocuklar içinde geçerlidir. Başkalarına ait mahrem
bilgilerin ifşa edilmesi, başkalarına ait özel eşyaların, evin, arazinin izinsiz kullanılması, hayvan
otlatılması, sosyal medyanın gereksiz, lüzumsuz, nezaketsiz, art niyetli, kötü amaçlı sorumsuzca
kullanılması, asılsız haberlerin te’yit edilmeden paylaşılması, insanların manevi şahsiyetlerini
zarar verilmesi, rencide edilmesi, insanların manevi değerlerini aşağılamak, dinin ruhsat
vermediği boşanmalar güncel kul hakkı ihlali örneklerindendir. Kul hakkı ile örnekleri daha da
çoğaltabiliriz. Bunlar sadece yaygın olup ilk akla gelenlerdir. Burada yazamadığımız birçok
ihlallerin varlığı herkesin malumlarıdır.
 
Bütün günahları affedilen şehitler bile kul hakkından hesaba çekilecektir.
 
Ayrıca, hayvanların da üzerimizde hakları olduğunu ve bu konudaki ihlallerimizden de sorumlu
tutulacağımızı unutmayalım.
 
Dünya hayatımızı perişan etmemek, hiçbir ayrıcalığın söz konusu olmayacağı, haklı ve haksızın
mutlaka ortaya çıkarılacağı hesap gününde mahcup olmamak için, kul ve kamu hakları
konusunda son derece duyarlı olalım. Herkesin hak ve hukukuna saygı gösterelim. Kul hakkıyla
Allah’ın huzuruna çıkmaktan sakınalım. Kul hakkını, hak sahibi bağışlamadıkça Allah’ın
bağışlamayacağını bilelim.
 
Sevgili Peygamberimizin şu hadisi-i şerifine kulak verelim:
 
“Kişi namaz, oruç, zekât gibi ibadetlerini eda etmiş olarak Allah’ın huzuruna gelir. Bununla
beraber; kimine sövmüş, kiminin kanını akıtmış, kiminin malını yemiş, kimine de iftira
etmiştir. Bu durum karşısında onun ibadetlerinden elde ettiği sevaplar kendisinden alınarak
hak sahiplerine dağıtılır. Eğer ibadetleri ve iyilikleri, ihlâl ettiği kul haklarını ödemeye
yetmezse, hak sahiplerinin günahlarından alınıp kendisinin günahlarına eklenir. Böylece
sevapları gitmiş, günahları artmış, neticede iflas etmiş olarak cehenneme gönderilir.”( Müslim,Birr, 59-60 )
 
Yazımızı bir dua ile bitirelim.“Allahım senin herhangi bir kuluna hatta bitkilere, hayvanlara
çevreye bilerek veya bilmeyerek zarar vermekten, haksızlık etmekten ve onlar tarafından
haksızlığa ve zarara uğratılmaktan sen beni ailemi akrabalarımı ve tüm mümin kardeşlerimi
muhafaza eyle.” Âmin
 
ATIF AKŞİT
KOZAKLI İLÇE MÜFTÜSÜ
 
BİR SORU BİR CEVAP;
 
Kul Hakkı Yemenin Hükmü Nedir? Kul Hakkı Nasıl Ödenir?
 
Hz. Peygamber (s.a.s.), üzerinde kul hakkı bulunan kişilerin, hak sahibi olan mazlumlardan
helallik almalarını öğütlemiştir. Bunun yapılmaması durumunda hesap gününde haksızlık yapan
kişinin salih amellerinin, haksızlığı ölçüsünde alınarak hak sahibine verileceğini, eğer verilecek
salih amel bulunamazsa o zaman da mazlumun günahlarının zâlime yükleneceğini belirtir
(Buhârî, Mezâlim, 10). Yine Peygamberimiz (s.a.s.), imkânı olduğu halde zamanı gelmiş bir
borcu ödemeyenlerin kul hakkını ihlal ettiğini şöyle ifade eder: “Ödeme gücü olan zengin
kişinin, ödemeyi ertelemesi zulümdür.”(Buhârî, Havâle,1) Görüldüğü üzere kul hakkı, kişinin
Cennet ya da Cehennem’e gidişinde önemli ölçüde belirleyici bir rol oynamaktadır. Allah’ın
huzuruna kul hakkı ile çıkmanın, çok ağır bir vebâli vardır. Çünkü böyle bir günahın Allah
tarafından bağışlanması, hak sahibinin affetmesi şartına bağlanmıştır. Hak sahibi, hakkını
almadıkça veya bu hakkından vazgeçmedikçe, Allah kul hakkı yiyenin bu günahını
affetmemektedir. Çünkü ilâhî adalet, bunu gerektirir. Veda hutbesinde Rasûlullah (s.a.s.), “Ey
insanlar, sizin canlarınız, mallarınız, ırz ve namuslarınız, Rabbinize kavuşuncaya kadar
birbirinize haramdır (dokunulmazdır).” (Buhârî, Hac, 132) buyurmuştur.
Buna göre, gasp, hırsızlık veya izinsiz alma gibi yollarla elde edilen haram para veya mal,
sahipleri biliniyor ise kendilerine yahut mirasçılarına, bilinmiyor ise fakirlere veya hayır
kurumlarına onların namına sadaka olarak verilmelidir. Ayrıca, yapılan bu kusurlardan dolayı
da Allah’tan af ve mağfiret dilenmelidir. Mal ya da darp gibi şeylerle ilgili olmayan gıybet,
bühtan gibi hak ihlallerinde en doğrusu, hak sahibine durumu anlatıp helalleşmek olmakla
beraber, her zaman bu şartı yerine getirmek mümkün olmadığından ya da insanlar bundan
çekindiklerinden, kendi adına tövbe edip, hak sahibi namına da istiğfar etmek, dua etmek ya da
hayır hasenat yaparak sevabını ona bağışlamak, bu tür hak ihlallerine keffaret olur. (İbn
Teymiyye, el-Fetâva’l-Kübrâ, I, 113). DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI ( Din İşleri
Yüksek Kurulu Başkanlığı )
Bu yazı 655 defa okunmuştur.
YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum